9 Şubat 2011 Çarşamba

Mevzubahis İstanbul'sa Gerisi Teferruattır

Ah İstanbul. Bir dönem cihana hükmeden İstanbul. Her şeyi kirleten şu dünyada pisliklerin ayyuka çıktığı ama buna rağmen hâlâ yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul.

Bu şiirimi İstanbul'a yazdım. Aslında böyle bir fikir yoktu aklımda ama İstanbul konulu bir şiir yarışması görünce yazmak istedim. Mayıs 2010 tarihindeydi yarışma ve "Divan Edebiyatını Sevdiren Adam" İskender Pala da jürideydi. O zamanlar hayranı olduğum için fırsatı kaçırmadım. Ama sonra gelen şiirleri muhtemelen okumaya bile tenezzül etmeyip, "ilk 3'e girmeye değecek şiir bulamadık" şeklinde rezilce bir açıklama yaptılar.

Neyse... Bu şiir aruz vezniyle yazıldı. Zaten okuyunca o ahenkten, tınıdan anlarsınız aruzla yazıldığını. Yazımı en kullanışlı olan ve "İstiklâl Marşı"nda, "Çanakkale Şehitleri"nde Mehmet Akif'in de kullanmış olduğu feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün ölçüsünü kullandım. Bu kalıpta istenirse ilk tef'ile fâilâtün, son tef'ile fa'lün olarak da kullanılabilir.

Bu artık divan edebiyatımıza kazandırılmış yeni bir murabba şekil itibariyle, son bölümü saymazsak. Son bölümü de hem adımı kullanmak, hem de her kıtayı birine ithaf ettiğim üstadların, hangi şiirlerinden alıntı yaptığımı vurgulamak için yazdım.

MURABBA-YI ŞEHR-İ SİTANBUL (EN YÜCE ŞEHİR)

Sensin ey şehr-i Sitanbul sevilen en yüce yâr

Sana yetmiş iki millet dahi olmaz ağyar

Her kavim bülbül-i şeydâ ve sen eşsiz gülzar

Bir yanın zevk ü safâ, başka yanın âh u zâr


Sensin ey şehr-i Sitanbul görülen en yüce renk

Medeniyyet dediğin sende muazzam bir ahenk

Sana can vermek için canları almış nice cenk

Seni bir kez okumak, târihi hatmetmeye denk


Sensin ey şehr-i Sitanbul duyulan en yüce ses

Cana bir tatlı huzur sende çalan saz, nota, es

Önce senden ilham alıp neye üflendi nefes

Surlarından öte yol yok, asuman sanki kafes


Sensin ey şehr-i Sitanbul yaşanan en yüce an

Senin uğrunda kul olmuş sayısız han, hanedan

Sendedir her ne var âlemde olunmuş hayran

Ne talihsiz bir anından dahi yoksun devran


Sensin ey şehr-i Sitanbul varılan en yüce yer

Reva Âraf’ta değil sende görülsün mahşer

Sen bütün âleme tek başşehir olsan da değer

Susma! Dâvûd gibi sal nağmeyi yansın kalpler


Sensin ey şehr-i Sitanbul anılan en yüce ad

Sohbet-i noksan olur etmese kalpler seni yâd

Dinle neyden, seni söyler de eder ruhları şad

Lalezarsın ki olur mest ü harap, esti mi bad


Sensin ey şehr-i Sitanbul bilinen en yüce sır

Sana gark olmayan insan yaşamış kör ve sağır

İlmin esrar, sanatın nâr ki bin umman yakılır

Beden âteş kesilir geçse fakat ruh yıkanır


Sensin ey şehr-i Sitanbul bakılan en yüce mah

İklimin aşk diken kalbe bir âlim cerrah

Sana bilmem ne füsûn etti Cenâb-ı Allah

Kaybolur sende, gönül keşfine çıkmış seyyah


Sensin ey şehr-i Sitanbul sevilen en yüce yâr

Sana “yetmiş iki millet dahi” olmaz ağyar

Sensin ey şehr-i Sitanbul görülen en yüce renk

“Medeniyyet dediğin” sende muazzam bir ahenk

Sensin ey şehr-i Sitanbul duyulan en yüce ses

Cana “bir tatlı huzur” sende çalan saz, nota, es

Sensin ey şehr-i Sitanbul yaşanan en yüce an

Sendedir “her ne var âlemde” olunmuş hayran

Sensin ey şehr-i Sitanbul varılan en yüce yer

Susma! “Dâvûd gibi sal” nağmeyi yansın kalpler

Sensin ey şehr-i Sitanbul anılan en yüce ad

“Dinle neyden”, seni söyler de eder ruhları şad

Sensin ey şehr-i Sitanbul bilinen en yüce sır

Beden “âteş kesilir geçse” fakat ruh yıkanır

Sensin ey şehr-i Sitanbul bakılan en yüce mah

Sana “bilmem ne füsûn etti” Cenâb-ı Allah

Sensin ey “şehr-i Sitanbul” lafı bitmez. Lakelâm!

Bir Oğuzhan kulum, üstadlara hürmetle selâm...


Şiirin iki ismi var, biri diğerinin anlamı değil yani. Şimdi alıntı yaptığım şiirleri yazarsam çok uzar, son bölümde tırnak içinde olanlar alıntı işte. Sonradan eklenen son beyitteki de dahil. Merak eden 'google'lasın :)
Ama hangi kıtayı hangi üstada ithaf ettiğimi yazayım. Bunların belli bir sıralaması yok tabii ki, ne haddime.
1- Yunus Emre. 2- Mehmet Akif Ersoy. 3- Münir Nurettin Selçuk. 4- Fuzûlî. 5- Bâkî. 6- Mevlâna. 7- II. Selim. 8- Yavuz Sultan Selim. Son bölüm- Nedim.

Birkaç tane de sözlük anlamı vereyim.
Ağyar: yabancılar, gayrılar, el.
Reva: yakışır, uygun.
Bad: rüzgâr
Umman: deniz
Mah: ay
Lakelâm!: Söz bitti, söylenecek söz kalmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder