9 Şubat 2011 Çarşamba

Aşka ve Erkeklere De Dair

1,5-2 yıl olmuş buraya yazmayalı. Biliyorum şimdi sırası değil yazmaya başlamanın ama yazılarımı tekrar bir okuyunca dayanamadım.

İskender Pala hakkında görüşlerim 180 derece değişmiş olsa da aşk konusundaki görüşlerim pek değişmedi. Yalnız şu var, eskiden anlatmaya çalışırdım ama artık benim kast ettiğim aşkı insanlar anlayamadığı için, onların aşk dediklerine de aşk deyip ayrımı kendi içimde yapıyorum. Nasıl olsa hiçbirimiz aşka ulaşamadan ayrılacağız sevgililerimizden, günümüzde ilişkiler böyle yürüyor ve bu gerçeği kabullenmek gerek.

Son yazımı da bir kazık yedikten sonra yazdığım çok belli oluyor değil mi :) Çok da umursadığım bir mevzu değildi ama bunları düşünmeye sevk etmişti işte. Kadınlar konusunda söylediklerimin arkasındayım hâlen ama erkekler hakkında hiçbir şey yazmamışım, sanki çok sağlam pabuçlarmış gibi. İlişkiler konusunda suçu sadece kadınlara atmak elbette ki çok acımasızca olur. Erkek de karşı tarafın duygularıyla oynayabilir, bir gün birine bir gün öbürüne yazılabilir tabii. Ama erkeğin dürtüleri daha çok biyolojik (hormonsal) temellidir. Erkek eğer “one night stand” tarzı ilişkiler yaşamayı düşünmüyorsa, dürtülerini bastırabilir. Ve bastırması da kadınlara göre daha kolaydır, çünkü daha mantıklıdır erkek genellikle.

Gelgelelim günümüz koşullarının yarattığı -'sürekli özendiğimiz Batı' kökenli- benmerkezci dünyada, sevdiği için dürtülerini bastıran erkek de kadın da ender bulunuyor. Sonuç olarak suçu sadece birinin üzerine yıkmamak gerek.

Daha ayrıntılı bir yazı yazmak isterdim ama hiç uğraşamam şimdi ve daha bir süre. Siteye girenler kadınları karaladığımı düşünmesin diye yazdım bunu :)

3 yorum:

  1. İskender Pala ile ilgili düşüncelerinizin değişmesinin (180 derece hem de) nedenini öğrenebilir miyim sakıncası yoksa?

    Epey bir zaman önce yorum yazmıştım bir yazınıza, bende de var ona dair değişiklikler merak ettim aynı sebepten mi diye :)

    YanıtlaSil
  2. Açıkçası zaten cemaatçiler çok sevdiği için bir işkillenmem söz konusuydu ama yazılarını seviyordum. Birkaç kere e-posta attım hiç cevap vermedi. İstanbul'la ilgili yazımda bahsettiğim şiir yarışması saçmalığında başjüriydi. Kitap imzalamaya geldiğinde saatlerce bekleyip 5 dk boş anını yakaladım ve yazdığım murabbayı okuması umuduyla gittim muhatap almadı bile.
    Sanırım yeterli olmuştur :)

    YanıtlaSil
  3. Evet yeterli. :) Ve benim sebeplerimle çok benzer. Bizim okulda hoca Uşak'ta. Bir gün konferansı için gitmiştim, şehirde ayrıca Kahve Molası diye bir organizasyon düzenliyor her ay. Bir kızın hakkında, ''derslerde çok havalı, buraya gelince birşey sanıyor kendini'' falan dediğini duymuştum. İçten içe de kızmıştım hatta, sonra ben de imza sırasında gördüm o havasını. ''Şunlara söyle adımın yazdığı sayfayı açıp gelsinler'' gibisinden emirler yağdırıyordu. El hareketleri falan çok itici geldi.

    Gereğinden fazla büyütmüşüm gözümde dedim. :) Tevazudan eser yok artık.

    Ben de attım iki kere e-posta ve bana da yanıt vermedi ayrıca. :)

    YanıtlaSil