9 Şubat 2011 Çarşamba

Bir 'Cinas Sanatı' Eseri

1 yıl kadar önce yazmıştım bu şiiri de aslında ama cinasta kullanmak istediğim birkaç kelime daha var diye yazmıyordum. Baktım en son beyiti yazalı 1 yıl geçmiş, artık daha başka eklemeyeyim dedim. Onları da "Cinas-ı Aşk 2" diye bi devam şiirinde kullanırım belki :)

Bu şiir de "Alaimisema-i Aşk" gibi 14'lük hece ölçüsüyle yazıldı. Bir de beyitleri sıraya koyayım dedim ama her biri birbirinden bağımsız olduğu için beceremedim pek. Baştansavma bir sıra oldu yani, her an değiştirebilirim sıralarını.

CİNAS-I AŞK

Ey yar alev gözlerin can özüme düşünce
Kül oldu beynimdeki senden gayrı düşünce

Ah seni nazardan koruyan bir bend olsaydım
Gül sineni açınca koynuna ben dolsaydım

Zülfünle girdap olur ruhuma bâd-ı saba
Lakin kırılmaz neyim, üfler makam-ı saba

Aşka düşse deva-i mevt aramazdı Lokman
Doymaz o doyulmaz dem, her hücrem birer lokma'n

Zarafetine zeval verir öpüp dokunmak
Sana lâyık ömrüme nakış nakış dokunmak

Sen canıma doldukça doğan her bir gün eşsiz
Sensiz asuman siyah, sanki dünya güneşsiz

Ey melekler böyle güzelliğe canlar serin
O nâr-ı güzelle yandım ki cehennem serin

Sen aşkımın meddahı, gözümdeki fer sahne
Bir derin hikaye ki metre nedir fersah ne

Sanma ki gönlüm aşkının şerbetine kanar
Bir an unutsun seni ilânihaye kanar

Gel sultanım gönlümü kendine divan eyle
Bir olsun ruhun bendeki ruh-u divaneyle

Böylesi bir muammayı çözemez bir dahi
Varsan sonsuzum, yoksan etmiyorum 'bir' dahi

Gecem ışısın diye nurunla dolmakta mah
Bir nur ki güneş varken onunla dolmak tamah

Bahr-i aşktan geçtim de kendimi damla saydım
Ab-ı ruyuna sızıp gönlüne damlasaydım

Kıyamet kopsa, yer yarılsa, savrulsa dağlar
İşte o vakit vuslatımız yaramı dağlar

Mest olurum bana yürekten bir kerecik gül
Her gülüşün gönül bahçeme ebedî bir gül

Böyle bir aşkın nihayeti olamaz ölüm
Sana atan kalbiyle toprağa girer ölü'm

Kaç âşığın ruhsuz cismi vardır o gamze'de
Ruhumsa o gamzenin hayaliyle gamzede

Zaman ki bir zamanlar devalara şah idi
Tükendi, bir Allah kaldı derdimin şahidi

Mizan dengede olsa ve seni sevmek günah
Zannetme ki yandım diye ederim bir gün ah

Yaktıkça cezbeder ruhunu muhasır hâle
Nura varmadan daha geldim perişan hâle

Göz görmeden evvel de gönlümde hayal idin
Namütenahi vuslatımızdır hayal-i din

Gönül hazineme kan düştü, heyhat, taştı lal
Lali tattı aşk diye nalan dilim oldu lal

Kudret-i aşkın tevhit eder garp ile şark'ı
Seni bestekâr eyler, beni hazin bir şarkı

Her an aşktan ölüp de aşkla doğan ne garip
Derdinle değil cihan mahşerim bile garip

Bülbül olsam da bulsam gülbergden bir hazine
Deva olmaz dilimdeki figan-ı hazine

Ziyanı yok herkes ölsün, hatta öl sen bile
Çünkü ruhen bendesin bedenen ölsen bile

Sen ki yeryüzündeki bir suretisin Hakk'ın
En mutlu rüyalara nail olmaktır hakkın

Şimdi burada bazı açıklamalar yapmam gerekiyor. Bana kalsa her bir beyit için paragraf yazarım ama okura bırakmak gerek tabi. Birkaç temel açıklama yapayım sadece.
3. beyit Bâd-ı saba: sabah rüzgarı. Makam-ı saba: saba makamı
4. beyit Deva-i mevt: ölüme çare. Dem: hem ağız, hem de zaman dilimi olan 'an' anlamında.
12. beyit Mah: ay. Tamah: açgözlülük.
13. beyit Ab-ı ru(y): Yüz suyu. İlk dize de çift anlamlı bu beyitte, şöyle ki: birincisi, aşkın denizinden bile geçtim ama mütevazılığımdan dolayı senin aşkına karşı kendimi damla saydım. ikincisi, aşk denizinden geçip de onun enginliğinin farkına varınca kendimi sadece bir damla sayabileceğimi gördüm.
19. beyit Mizan: öbür dünyada günahlarımızın ve sevaplarımızın tartılacağı terazi.
20. beyit Muhasır: çeviren, kuşatan, saran.
21. beyit Namütenahi: uçsuz bucaksız. Hayal-i din: dinin hayali. Yani, din aslında aşka ulaşmak için vardır ve böylece ucu bucağı olmayan bir vuslat yaşatmak ister bize, anlamında.
22. beyit "Lal" burda 3 anlamda kullanıldı. İlkinde değerli bir taş, ikincisinde bir şarap çeşidi, üçüncüsünde ise dilsiz. Birinciyle ikinci aslında bağlantılı birbirine, hazinede değerli taş olur tabii ki ama aslında taşan ve dili lal eden şarap olandır.
24. beyit Garip kelimesinin 2 anlamda kullanıldığı zaten görülüyor. Yalnız anlamında ve ilginç anlamında. Ancak bu beyitin özelliği, garip kelimesinin iki anlamından herhangi birinin herhangi bir dizeye verilebilmesi.
25. beyit Gülberg: gül yaprağı. Figan-ı hazin: hazin çığlık. "Dil" kelimesi burda bildiğimiz dil anlamında görünmekle birlikte eski dilde de dil, gönül demektir.

1 yorum:

  1. Hakikaten cân-ı gönülden tebrik ediyorum. Okurken hatta, garip gelecek belki ama, gözlerim doldu. Bu ne ulvi bir duygudur Ya Rab! Aşk rayihasını solumak da hayattaki en büyük bahtiyarlık... Acısı bile güzeldir, vesselam.. :)

    Kaleminize kuvvet!İnce ruhunuza,gönlünüze sağlık efendim..

    YanıtlaSil