Bu şiirimi İstanbul'a yazdım. Aslında böyle bir fikir yoktu aklımda ama İstanbul konulu bir şiir yarışması görünce yazmak istedim. Mayıs 2010 tarihindeydi yarışma ve "Divan Edebiyatını Sevdiren Adam" İskender Pala da jürideydi. O zamanlar hayranı olduğum için fırsatı kaçırmadım. Ama sonra gelen şiirleri muhtemelen okumaya bile tenezzül etmeyip, "ilk 3'e girmeye değecek şiir bulamadık" şeklinde rezilce bir açıklama yaptılar.
Neyse... Bu şiir aruz vezniyle yazıldı. Zaten okuyunca o ahenkten, tınıdan anlarsınız aruzla yazıldığını. Yazımı en kullanışlı olan ve "İstiklâl Marşı"nda, "Çanakkale Şehitleri"nde Mehmet Akif'in de kullanmış olduğu feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün ölçüsünü kullandım. Bu kalıpta istenirse ilk tef'ile fâilâtün, son tef'ile fa'lün olarak da kullanılabilir.
Bu artık divan edebiyatımıza kazandırılmış yeni bir murabba şekil itibariyle, son bölümü saymazsak. Son bölümü de hem adımı kullanmak, hem de her kıtayı birine ithaf ettiğim üstadların, hangi şiirlerinden alıntı yaptığımı vurgulamak için yazdım.
MURABBA-YI ŞEHR-İ SİTANBUL (EN YÜCE ŞEHİR)
Sensin ey şehr-i Sitanbul sevilen en yüce yâr
Sana yetmiş iki millet dahi olmaz ağyar
Her kavim bülbül-i şeydâ ve sen eşsiz gülzar
Bir yanın zevk ü safâ, başka yanın âh u zâr
Sensin ey şehr-i Sitanbul görülen en yüce renk
Medeniyyet dediğin sende muazzam bir ahenk
Sana can vermek için canları almış nice cenk
Seni bir kez okumak, târihi hatmetmeye denk
Sensin ey şehr-i Sitanbul duyulan en yüce ses
Cana bir tatlı huzur sende çalan saz, nota, es
Önce senden ilham alıp neye üflendi nefes
Surlarından öte yol yok, asuman sanki kafes
Sensin ey şehr-i Sitanbul yaşanan en yüce an
Senin uğrunda kul olmuş sayısız han, hanedan
Sendedir her ne var âlemde olunmuş hayran
Ne talihsiz bir anından dahi yoksun devran
Sensin ey şehr-i Sitanbul varılan en yüce yer
Reva Âraf’ta değil sende görülsün mahşer
Sen bütün âleme tek başşehir olsan da değer
Susma! Dâvûd gibi sal nağmeyi yansın kalpler
Sensin ey şehr-i Sitanbul anılan en yüce ad
Sohbet-i noksan olur etmese kalpler seni yâd
Dinle neyden, seni söyler de eder ruhları şad
Lalezarsın ki olur mest ü harap, esti mi bad
Sensin ey şehr-i Sitanbul bilinen en yüce sır
Sana gark olmayan insan yaşamış kör ve sağır
İlmin esrar, sanatın nâr ki bin umman yakılır
Beden âteş kesilir geçse fakat ruh yıkanır
Sensin ey şehr-i Sitanbul bakılan en yüce mah
İklimin aşk diken kalbe bir âlim cerrah
Sana bilmem ne füsûn etti Cenâb-ı Allah
Kaybolur sende, gönül keşfine çıkmış seyyah
Sensin ey şehr-i Sitanbul sevilen en yüce yâr
Sana “yetmiş iki millet dahi” olmaz ağyar
Sensin ey şehr-i Sitanbul görülen en yüce renk
“Medeniyyet dediğin” sende muazzam bir ahenk
Sensin ey şehr-i Sitanbul duyulan en yüce ses
Cana “bir tatlı huzur” sende çalan saz, nota, es
Sensin ey şehr-i Sitanbul yaşanan en yüce an
Sendedir “her ne var âlemde” olunmuş hayran
Sensin ey şehr-i Sitanbul varılan en yüce yer
Susma! “Dâvûd gibi sal” nağmeyi yansın kalpler
Sensin ey şehr-i Sitanbul anılan en yüce ad
“Dinle neyden”, seni söyler de eder ruhları şad
Sensin ey şehr-i Sitanbul bilinen en yüce sır
Beden “âteş kesilir geçse” fakat ruh yıkanır
Sensin ey şehr-i Sitanbul bakılan en yüce mah
Sana “bilmem ne füsûn etti” Cenâb-ı Allah
Sensin ey “şehr-i Sitanbul” lafı bitmez. Lakelâm!
Bir Oğuzhan kulum, üstadlara hürmetle selâm...
Şiirin iki ismi var, biri diğerinin anlamı değil yani. Şimdi alıntı yaptığım şiirleri yazarsam çok uzar, son bölümde tırnak içinde olanlar alıntı işte. Sonradan eklenen son beyitteki de dahil. Merak eden 'google'lasın :)
Ama hangi kıtayı hangi üstada ithaf ettiğimi yazayım. Bunların belli bir sıralaması yok tabii ki, ne haddime.
1- Yunus Emre. 2- Mehmet Akif Ersoy. 3- Münir Nurettin Selçuk. 4- Fuzûlî. 5- Bâkî. 6- Mevlâna. 7- II. Selim. 8- Yavuz Sultan Selim. Son bölüm- Nedim.
Birkaç tane de sözlük anlamı vereyim.
Ağyar: yabancılar, gayrılar, el.
Reva: yakışır, uygun.
Bad: rüzgâr
Umman: deniz
Mah: ay
Lakelâm!: Söz bitti, söylenecek söz kalmadı.